top of page

Milli Takımlar, Rap, Kadıköy Anadolu...

Bu hafta 3 büyük branşın Milli takımının erken sevinmesinden başlayarak Kadıköy Anadolu Lisesi'nde yaşanan "simit atma" geleneğini yazdım. Buyrun efendim...


ERKEN SEVİNME PROBLEMİ


Geçen 2 haftada ülkemizin 3 büyük branşı olan Basketbol, Voleybol ve Futbol'da uluslararası turnuvalarda yer aldık. Futbol maçları hariç Basketbol ve Voleybol maçlarımızı takip ettim. Açıkça söylemem gerekiyor ki, oldukça iyi performans çıkardık.


Futbol takip etmedim. Etmem de... Çünkü ülkemizde en çok paranın döndüğü, bunca imkana rağmen altyapısının tamamen kül olduğu ve ülkemizin en başarısız spor branşı olan Futbol'u takip etmemi kimse beklememeli. Ki zaten statlardaki doluluk oranlarına bakacak olursak, Futbol'a ilgi gün geçtikçe azalıyor. Bu beni sevindiriyor. Neden mi?


Ben Futbol sporuna aşık bir insanım. Fakat endüstri Futbol'u Türkiye'de sadece siyaset ve paranın söz sahibi olduğu doğrultuda ilerliyor. Altyapı yetersiz ve boş. Bu nedenle Türk çocukları bu ülkede yeterince farkedilemiyor ve gelişemiyor. Yabancı futbolculara ödenen paralar, devletin vergi indirimleri ve bunlara ek olarak futbolcuların yaptıkları şımarıklıklar da eklenince, Futbol'dan alınacak ne zevk ne de öğrenilecek bir şey olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan Basketbol ve Voleybol'a dönecek olursak, buralarda altyapı konusunda fena sayılmayız. Altyapı derken neyi kastediyorum?

Kendi emekleriyle, binbir türlü bürokratik engeli geçip, salon kiraları başta olmak üzere onlarca gider kalemini göğüsleyen antrenörler sayesinde kurulan kulüplerde yetişen ve sonrasında büyük kulüplere gönderilen sporculardan bahsediyorum.

Burada gelişmeler güzel. Fakat Çin'de düzenlenen Basketbol Dünya Kupası'nda mücadele eden Erkek Basketbol Milli Takımımızda ve yine 2019 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası'nda İkinci olan Filenin Sultanları'nda gördüğüm şeye anlam veremedim.


Bizimkiler aldıkları her sayıda neredeyse kurban keseceklerdi...


Evet turnuvanın büyüklüğünü, önemini ve sporcuların üzerindeki baskıyı da anlıyorum. Ama bu zaten normal olan değil mi? Sporcuların, üzerilerindeki baskıya hazır olmaları gerekmiyor mu? Seyirciler başta olmak üzere, teknik ekip, milli takım, federasyon, aile ve tüm dış unsurların sporculardan beklentide olmaları normal değil mi? Öyle. Ayrıca, Avrupa Şampiyonası'na 1 gün öncesinden hazırlık yapılmadığı aşikar. O zaman sayılarda daha temkinli, ve özgüvenli olmak varken, aşırı sevinç tepkilerinin sebebi nedir?


Basketbolda hele... Amerika'yı çok çok rahat geçebilirdik. Fakat potaya attığımız her şutta televizyon ekranlarından bile görünen bir tereddüt vardı.

Yahu, Voleybol'da da Basketbol'da da zımba gibi takımız. Fakat neden kendimize tam olarak inanmıyoruz. Ben kesinlikle biliyorum ki; eğer kendimize tam olarak inansak iki turnuvadan da daha üst dereceleri alarak ayrılırdık.

Peki neden kendimize inanamıyoruz? Bu sadece sporda değil tüm branşlarda ve sektörlerde geçerli. Neden kendimize tam olarak inanmıyoruz, güvenmiyoruz?


Benim düşünceme göre ÇÜNKÜ:

İki sebebi var. Birincisi; çok az sporcu arasından takım seçiyoruz; bu da tercihlerimizi azaltıyor ve o sporcuya "razı" hale geliyoruz. İkincisi ise sadece yeteneği seçiyoruz. Eğer branşlarda, sporcu takip sistemleri gelişirse, yeteneğe ek olarak çabalama ve sürekli gelişme ilkeleri ele alınırsa, bir de çocukluktan itibaren spor alışkanlığı kazandırılırsa, kendinden emin, özgüveni yüksek sporcular ve takımlar çıkacaktır. Yukarıdakilerin nedeni bu sistemlerin olmayışıdır.

Yine de her zorluğa rağmen 2019 Avrupa Kadınlar Voleybol Turnvuası'nda ikinci olan Filenin Sultanları'nı ve Erkek Basketbol Mili Takımımızı yürekten tebrik ediyorum.


Futbolcuları henüz tebrik etmiyorum. Daha bir şey görmedik. Her maçtan sonra milyonlarca lira primin döndüğü bir takımla, rakip takımın güçsüzlüğü ile elde ettiğimiz başarı; başarı değildir. Futbolda daha çok yolumuz var...


 

RAP'İN AMANSIZ VE HAKLI YÜKSELİŞİ


Ya ne olacaktı? Ülkede ve dünyada yaşanan bir çok sorunu farketmek bir yana görmezden gelen milyonlarca insan varken, Rapçilerin seslerinin duyulması kadar normal bir şey olamaz.


Tabiki onlar da çok çabaladı. Her rapçinin kendi hikayesi var yaşadıkları zorluklar var. Bun zorluklar onları daha da güçlendiriyor.


Rapçiler, kendi tecrübelerini yaşadıkları ya da en yakınlarında gördükleri olayları kalplerinde hissettikleri için, ürettikleri her şey karşılık buluyor.

Rap müzik, özellikle yerin dibine soktukları nesil tarafından seviliyor. Bu nesil teknoloji bağımlısı bir nesil olabilir. Odaklanma sorunları yaşayabilir. Evet. Öyle ama bunun sebebi yine yetişkinlerdir. Onları eğitmek ve onlara iyi örnek olmak yerine onları eleştiren yetişkinler yüzünden yeni nesili sürekli kötülüyoruz.


Halbuki yeni nesil her şeyin farkında! Yanlış olan bir şeyi görüyor, dünyada olan biten kötü şeyleri farkediyor ve yine kendi geliştirdiği yöntemlerle tepkisini gösteriyor.

İşte bu da yeni neslin Rap müzikle diğer müzik türlerine göre daha içli dışlı olmasına neden oluyor.


Rap müzik daha da güçlenecek. Susmayacağı da aşikar. O zaman dinlemeye devam!


 

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ'NİN MARTILARI


Kadıköy Anadolu Lisesi'nin bir geleneği. 9.sınıflara yani okula yeni gelen öğrencilere, okulun simgesi olan "Martı" benzetmesi yapılarak, simit atılıyor. Bu yıllardan beri yapılırmış.

Bu geleneği herkes ısrarla kınadı. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü hemen soruşturma başlattı. Muhafazakar çevreler hemen "Yere düşen ekmeği alıp öper başımıza koyar sonra da yerden yüksek bir yere koyardık..." diye duyarı yapıştırdı.


Benim aklımdaki soru ise şuydu;


Yıllardır bu gelenek sürüyordu da neden şimdi problem oldu?

Çünkü şuanki atmosfer bunu şart koşuyor! Medya kendisine yeni kurbanlar, yeni tartışma programları ve yeni dini dogmalar üretecek karakterler arıyor. Böylece daha fazla tartışma olacak, daha fazla ayrılma olacak ve gerçek sorunları kimseler görmeyecek...


Örneğin; * ABİDE sonuçlarında öğrencilerin yarısından fazlasının ortalamaya bile ulaşamadığını, * İmam-Hatip Lisesi kontenjanlarının boş kaldığını, * Bu yıl lise sınavlarına girecek öğrencilerin sayısında %40'a yakın artış olacağını ve 60'lı yıllardaki "50 kişilik sınıflar!" dedikleri sisteme geri dönüş olacağını, * Kırtasiye masraflarının %200 arttığını, * 2018-2019 yılı içerisinde 250.000'den fazla yetişmiş gencimizin yurtdışına yerleştiğini, durdurulamayan beyin göçünü, * Yurtlarda yaşanan çocuk istismarlarını, tecavüzleri, kimseler görmeyecek, konuşmayacak...

Onun yerine biz Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencilerinin attığı simitleri konuşacağız. Konuşmakla kalmayacağız okulun öğretmenleri başta olmak üzere tüm öğrencileri vatan haini, fetöcü, pkklı ilan edeceğiz öyle mi?


Ben bu olayla ilgili şunu düşünüyorum;

Yere simit ve ekmek atma gerçekten hoş değil. Daha farklı bir gelenek yapılabilir. Çünkü dünyada bir tek bizde kazandığın paraya "ekmek parası" denir. Bizim için un ve unlu mamuller kıymetlidir. Bu nedenle geleneğin sorgulanması ve değişmesi gerekir. Fakat bu Türkiye'nin birinci elden YERLİ ve MİLLİ nesli olan, Kadıköy Anadolu Liselileri asla kötü gösteremez. Eminim onlar da bu geleneği en yakın zamanda çok yaratıcı bir fikirle değiştireceklerdir.


 
65 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Son Yazılarım

bottom of page