top of page

Ciyaklayan Köpeğin Hikayesi


Bir gün bir adam yolda gidiyormuş. Kulağına inceden bir ses gelmiş. Yürümeye devam etmiş ama ses hala kesilmemiş. Sonra adam sesin olduğu yere gitmiş ve bir bakmış ki bir köpek olduğu yerde ince ince acı çekiyor ve inceden havlıyormuş. Adam gidip köpeğe yakından bakmış ve patisini kaldırınca görmüş ki patisine bir çivi batmış. Adam köpeğin sadece ciyaklamasına çok şaşırmış. Ordan geçen bir adama "Yahu bu köpeğin patisine çivi batmış ama öyle durup havlıyor hiçbir şey yapmıyor." demiş. Adam da "Çivi tam batmamış da ondan..." demiş.


Ben bu hikayeyi çok severim. Bana sürekli şikayet ettiğim ama hiçbir zaman çözmek için uğraşmadığım sorunlarımı hatırlatır.

O sorunlar beni rahatsız eden bir çividir ama o çivi ne zamanki kemiğime kadar girer o zaman harekete geçerim. Tabi her zaman değil ama bu durumlar hayatımda yaşanmıyor değil...

Kimin hayatında benimkinin tersidir ki?

Sorun ordadır. Karşında tüm pişkinliğiyle durur. Sana pis pis bakar. Ama sen?

Bitirilecek projelerin vardır.

Tamamlanması gereken ödevler vardır.

Yapılması gereken ziyaretler vardır.

Sürekli yaşanılan ama bir türlü çözülmeyen sorunlar vardır.

Orada durur.

Ta ki o gün gelene kadar.

Son gün...

Son gün geldiğinde, telaş ve korkular tüm bedeni sarar. Çivi kemiğe değmiştir...

Neden böyle olur?

İnsanoğlu ertelemeden bu kadar sızlanırken bunu neden sürdürür?

Bu sorunun yanıtı çocuklukta gizlidir.

Eskiden çocuklar, teknolojiyle bu denli kuşatılmadığı için günlerini şimdiye odaklı yaşayabiliyorlardı. Onlar için sokağa çıkma zamanı o andı, eve gelme zamanı akşam ezanı okunurken, yemek zamanı acıktıkları zamandı. Ertelenmesi gereken hiçbir şey yoktu. Okula gidiyorlar eve döndüklerinde yapılacak ödevleri yapıyorlar ve sonra yaşamlarına aynı şekilde devam ediyorlardı.

Eski çocuklar, sorunlarını kendileri çözüyor, tecrübeleri kendileri yaşıyorlardı. Bir başkası onlara seminer vermiyordu. Gezilecek bir yer varsa kendileri gidiyor, tehlikeli denilen akarsu kenarlarına gidip kendileri tehlikeli olup olmadığını anlıyorlardı.

Şimdiki çocuklar için "aman çocuğa fazla yüklenmeyin" diye bir deyim ortaya çıktı.

"Fazla yüklenmemek" ne demek?

Bir canlı sınırlarını bilmeden sınırsızlığını nasıl tadacak?

Yorulmadan nasıl dinlenecek?

Kaybetmeden nasıl kazanacak?

Tabi şimdiki çocuklarım olağanüstü yanları da var. Ama onlara dersler dışında mücadele etme gücünü de öğretmeliyiz.

Yukarıda bahsettim. Ben de eski bir çocuk olarak hala sorunlarımı çözmekte bazen tembellik ediyorum ama yine de çivi battığında kendim o çiviyi söküyorum.

Çiviler hep batacak.

Çiviler batmalı.

Eğer çivilerin batmadığı bir hayat istiyorsanız o zaman evinizden hiç çıkmayınız...



135 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Son Yazılarım

bottom of page