top of page

Problemler En Yakın Dostumuzdur

Hayatımızdaki problemlere olan bakış açımız nedir? Problemlerimizi nasıl ele alıyoruz? Problemler hayatımızı nasıl etkiliyor?



Yanıt: SANA BAĞLI!


Burada hemen konuya bilimden girmek istiyorum!


Bilimsel araştırma yöntemlerinin temeli, ortaya atılan problem soruları çözme aşamalarıdır.


Peki bilimsel araştırma yönteminin aşamaları nelerdir?

  1. Problemi Tanımla

  2. Gözlemle

  3. Çözüm Hipotezi Ortaya At

  4. Hipotezi Test Et

  5. Sonuca Var

  6. Problem çözülmemişse 3.aşamaya dön.


Bilimse araştırma yönteminin günlük hayatımızdaki yerine geçmeden önce, problemlerin neden bu kadar önemli olduğu fikrini size anlatayım.


Hayatımızın her anı problemlerle geçer. Sabah uyandığımız andan gece uyuyana kadar onlarca problemle karşılaşırız ve bunların bazılarını çözeriz bazılarını çözemeyiz.

  • Alarm çaldı. Uyanıp ayağa kalkmak zor. PROBLEM!

  • Kahvaltı yapsan geç kalırsın, yapmasan aç kalırsın. PROBLEM!

  • Okula giderken önemli bir defterini evde unuttuğunu düşünürsün. PROBLEM!

  • İşe gidersin, geçen haftadan tartıştığın yeni yöneticinle karşılaşmak istemezsin. PROBLEM!

  • Senden beklenen raporun iyi mi kötü mü olduğunu merak edersin. PROBLEM!

  • Sınav vardır ve sen sınava kadar kitap oynatmamışsındır. PROBLEM!

  • Hoşlandığın kişinin sevgilisi olduğunu öğrenirsin. PROBLEM!

Çocukluğumuzdan bu yana problemleri çözmeye yönelik bir eğitim alırız. Sakın yanlış anlamayın, okuldaki eğitimden bahsetmiyorum. Çişimizi söylememiz gerektiğinden tutun da evde top oynarsak televizyonu kırarız ve bu nedenle kendimize hakim olmanın yolunu öğrendiğimiz bir problem çözme eğitiminden bahsediyorum.


Sonra büyürüz. Okula gideriz. Okula giderken hiçbir çocuğa "Evladım bak 6 yaşına geldin. Okul diye bir şey var. Öğretmenler var. Orada senin gibi bir sürü de çocuk var. 8 yıl orada zaman geçireceksiniz ve sonra sınava gireceksiniz. Sınavda başarılı olursan toplumun iyi dediği okula gidebilirsin yoksa nereye gönderirlerse oraya gidersin. Oraya lise diyorlar. Liseyi bitirdikten sonra üniversite diye bir okul daha var. Bu arada lise 4 sene. 12 yılın sonunda sen 18 yaşına geldiğinde, meslek kazanman için üniversite sınavına giriyorsun. Puanın yeterse istediğin ya da puanının yettiği herhangi bir bölüme gidiyorsun. Orada da ortalama 4-6 yıl arası duracaksın. Üniversite bittiğinde de iş arayacaksın. Eğer bulursan da çalışmaya başlayacaksın." diye söylenmediği için, çocuklar tıpış tıpış okula giderler.


Çocukların okullarda bilgi edindiğini söylemek çok sınırlı bir bakış açısıdır. Bence buna gerek de yoktur. Hele ki bilgiye 0,01 saniye hızında ulaşabildiğimiz bu çağda, bir çocuğa bilgi öğretmeye çalışmak kadar gereksiz bir enerji olamaz.


Çocuklar okullarda, sıra arkadaşıyla paylaşmayı, kavga ettiğinde nasıl davranması gerektiğini, kötü hissettiği bir olay yaşadığında bunu ifade etmesini kısacası yaşadığı sosyal ve psikolojik problemleri çözmeyi öğrenir, öğrenmelidir.


Çocuklar, geleceğin yetişkinleridir. Toplumun ve aslında tüm insanlığın yaşam kalitesini yetişen çocuklar belirleyecektir. O zaman çocuklar başta olmak üzere, herkes kendi problemlerini çözmede ustalaşırsa, o toplum nasıl bir yere gider?


Liseli bir genci düşünelim. Sınavları, arkadaş ortamı, aşık olduğu kişiyle etkileşimi, ailesi, internet ortamındaki görünümü ve daha bir sürü şey hayatında yer etmiş bir problemdir. Gencimizin, yaşadığı problemlere olan bakış açısı onun yaşamını şekillendirir.


Örneği daha iyi anlatabilmek için odağımızı küçülterek tek bir sorun üzerinden gidelim...


Diyelim ki liseli gencimiz bir erkek olsun ve okulundan bir kıza aşık olsun. O kadar aşık ki, sabahtan akşama duygusal müzikler dinliyor, onunla zamanını paylaşmak istiyor. Katıksız aşkın, farketmeden en güzel tanımını kalbinde hissediyor. Paylaşmak... İnternetten değil, hatta konuşmadan sadece olmak ve o hisle bağlanmak.


Gencimiz, hissettiği bu duygular neticesinde yerinde duramıyor. Ama problem var. Kıza nasıl açıklayacak? Başlıyor alt problemler...


Ana Problem: Kıza nasıl açılacağım?

Alt Problemler: Reddedilirsem? Kızın sevgilisi varsa?


Gencimiz, problemlerini düşünüyor ve gitgide umutsuzluğa düşüyor. Çünkü çözüm için gereken adımı bir türlü atamıyor.


Günler geçiyor ve artık harekete geçmesi gerektiğini anlıyor.


Aşık olduğu kızın sınıfına gidiyor."5 dakika görüşebilir miyiz?" diyor. Kız geliyor. Oğlanın kalbi kaburgasını kıracak şekilde çarpıyor. "Senden çok hoşlanıyorum. Benimle çıkar mısın?" diyor. Kız "Hayır benim hoşlandığım var." diyor. Oğlan da eve gidiyor ve Twitter'a yazıyor "Ah be Müslüm baba...".


90'larda aşk acısı çekenlerin MSN profillerini süsleyen resim...

Gencimiz reddediliyor. Yıkılıyor. O an farketmiyor ama yaşadığı bu reddedilme durumu kendisini ifade etmede ustalaşmayı sağlayan harika bir fırsat!


Liseli gencimiz bu duygularını tadarak yaşadığı reddedilme problemini aşmak için giriştiği her çabadan kendisini çok daha iyi ifade eden bir insana dönüşüyor.


En iyi iletişimciler, zamanında kendilerini ifade etmede en beceriksiz olanlardır. Çünkü yaşadıkları problemleri aştıklarında başarılı bir noktaya gelebiliyorlar.


Ayrıca liseli gencimiz, eğer doğru bir iletişim becerisi geliştirirse, gelecekte oldukça centilmen bir adama dönüşecektir. Toplumların erkeklerinin centilmen olmasını istiyorsanız, onlara duygularını açıklamaları için teşvik edin. Yoksa 21.yüzyılda "BAAAAAYAN değil KADIN O!" uyarılarını yapmak zorunda kalırsınız...


Ben hayatımın son 2 senesinde yaşadığım problemleri çok sevmeye başladım. Çünkü problemlerime olan bakış açım değişti. Problemleri çözmek için tek bir yöntem bulmak yerine her problemin kendine has özellikleri olduğunu ve bu özelliklerin beni geliştirdiğini farkettim. Bu nedenle hayatımdaki her probleme karşı sempati duymaya ve heyecan duymaya başladım.


Hayatımdaki problemlerime karşı olan bu tutumumu yazının en başında bahsettiğim "Bilimsel Araştırma Yöntemi"ni tekrar tekrar incelediğimde buldum. Bir sorunla karşılaştığımda önce sorunu tam olarak tanımlamayı ardından geçmişte bu tarz bir sorunla karşılaşıp karşılaşmadığımı düşündüm. Eğer ilk defa karşılaştığım bir problemse nasıl çözerim diye kafa yormaya başladım ve çözüm ihtimallerini tek tek denedim. Tüm bunları yaparken de yazmaya, not tutmaya başladım.


2 yıldır defter tutmaya başladım ve defterdeki her sayfanın başına Tarih/Saat/Yer belirterek problemlerimi, olası çözümleri yazıyorum.


Çünkü problemlerime değer veriyorum.


Siz de problemlerinize değer verin. Büyümek, kendinizi becerikli hale getirmek istiyorsanız problemlerini sevin ve onları çözme sürecini eğlenceli hale getirin.


Problemlerinize, liseli aşıklar gibi AŞK duyduğunuz günler dilerim...


 
8 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Son Yazılarım

bottom of page