top of page

4 Ekim 2019 - Serbest Atış

  • Her hafta yazı yazmak insanın yaratıcılığını geliştiriyor. Çünkü ne yazacağını bilemediğin anlarda, aynı bugünkü yazı gibi yeni fikirler ürettiğin de oluyor. Arada bir "Serbest Atış" başlığı ile kafamdan ne geçerse onu yazacağım.

  • Çağımızın yeni hastalığı "sayılar" ve "kaç" sorusudur. İnsanlar internet üzerinden paylaştıkları şeylere bakıp kaç beğeni almış kaç yorum almış ya da kaç kişi görmüş gibi şeylere takılıyorlar. Neden bilmiyorum; insanlar takip edilmek, beğenilmek ve hakkında konuşulmasını istiyorlar. İnsanlık en büyük değersizlik dönemini yaşıyor. Beğenilmek ve takip edilmek kötü bir şey değil elbette ama bunu neyin karşılığında bekliyorlar? Makyajlı, derin bakışlı bir fotoğraf ya da fonda çalan müziğe dudağına sürdüğü dış cephe boyasını andıran rujuyla eşlik ederken insanların onu takip etmesini beklemekle ne elde ediyorlar? Kaldı ki bunu yapanların takipçileri de var fakat değeri var mı acaba? Neyin karşılığında takip edilmeyi bekliyorlar? Bir de nereye kadar...

  • Hemen bir bilgi paylaşayım. Cenazelerle ilgili bir araştırma yapılıyor. Araştırmaya göre ortalama bir cenazede, katılanlardan sadece birkaç kişi ağlıyor. Eğer cenaze günü hava yağmurluysa, beden toprağa verilmeden önce %50'si dönüp gidiyor. Yani kısacası, Atatürk değilseniz, cenazenize "ELALEM NE DER?" diyerek yapmadığınız ya da "ELALAEM ŞUNU BUNU DESİN" diyerek kendinizden vererek yaptığınız şeyler için ölümünüzde sadece birkaç kişi ağlayacak ve hava yağmurluysa yarısı evine dönecek. Bu nedenle takipçinizin çokluğuna bakmayın. Siz çevrenizdeki dostlarınızın, ailenizin ve sevdiklerinizin kıymetini bilin. Güzel işler üretin. Çabalayın. Elalemin diyeceklerinden korkarak hayallerinizi ertelemeyin.

  • Dedikodu fena şey. Ben de yaparım arada bir ama yine de fena şey. Fena kısmı da yaptığın dedikodunun karşıya bambaşka ulaşması. İnsanlar çok yaratıcı. "Şu arabaya bak ne kadar küçük" diyorsun. Bunu derken yanındaki kişi bu cümleyi "Mustafa, Ahmet'in arabasını küçümsedi." diye diğerine söylüyor ve dedikodu çemberi dönüp dolaşıyor ve kurduğun cümle sana "Sen nasıl bir insansın! Milletin arabasına bakıp cebindeki parayı hesap ediyorsun. Onlar 3 çocuk okutuyor. Kimse senin gibi şanslı değil. Kendi arabaları bakımda ayrıca." cümlesiyle dönüyor. İnsanların dedikodu konusundaki yaratıcılığına hayranım.

  • Son zamanlarda hayatımda, henüz aile dışında paylaşamayacağım harika şeyler oluyor. Ama bunları hakediyorum. Aile olarak hakediyoruz. Sabrediyoruz, bakış açımızı her zaman işin oluruna yöneltiyoruz. Olan gelişmeler için şükrediyorum, minnet duyuyorum.

  • "Öğretmenin elinden sınavı alın geriye neyi kalır ki?" diyesim geliyor bazen. 3 kuşaktan beri öğretmen olan bir ailenin ferdi olarak, günümüzde çoğu öğretmenin müfredat anlatmak dışında bir vasfının olmadığını görüyorum. Bir gün MEB uyanıp, "Sınavı kaldırdık kardeşim! Artık çocuklar 5 yaşından itibaren becerilerine göre yönlendirilecek." dese, çocuğa yaşamla ilgili 2 kelime edemeyecek öğretmen çok. Tamam şimdi linç etmeyin (Gerçi şuan istediğim gibi yazabilirim nasılsa 15 kişi okuyor). Çok değerli öğretmenlerimiz de var. Hem de çok! Ama sınava o kadar bağlanmışlar ki öğrencilere başka hiçbir şey vermiyorlar. Bir de buna öğretmenler arası ve okullar arası rekabet ekleniyor. Olan bizim küçüklere oluyor. Bu sene 1,5 milyon 8.sınıf öğrencisi var ve bizim tüm derdimiz 1,5 milyonun sadece 30.000'ine yani %2'sine Fen Lisesi kazandırmak.... Derdimiz... Dertlerimiz...

  • Kulübüm, Tavşanlı Karate Okulu yeni yerine geçiyor. Büyük ve daha iyi organize olabileceğimiz bir yer. Bu sene ve sonrasında çocuklar için çok güzel projelerimiz var. Onları anlatmayacağım. Anlatmak istediğim şu; 120 metrekarelik salonun tamamını 15-16 yaşındaki çocuklarla beraber hazırladık. Minderleri, temizliği, eşyaların düzeni... İşte bizi başarıya götürecek olan da bu!


 
28 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Son Yazılarım

bottom of page