top of page

Yaşlılık, Geleneklere Bırakılmayacak Kadar Değerlidir

Yaşlanmak, yaşlılık ve yaşlılık süreci her insanın tadacağı bir yaşam tecrübesidir. Peki devletler bu süreci nasıl ele almalıdır?


Yaşlanmak, grip olmak gibi bir şey değildir. Bir anda gerçekleşmez. Tüm canlılarda doğumundan ölümüne kadar süren doğal bir süreçtir. İnsanoğlu da bundan nasibini alır. Fakat yaşlılık planlanan bir süreç midir? Bir ömrün sonuna gelmek aslında yaşlılara toplumun biçtiği rolü oynatmak mıdır? Bunların hepsini düşündüm, düşündükçe kafayı yer gibi oldum ve sizinle paylaşacağım.


Önce bilimsel olarak YAŞLANMAK NEDİR?


Hücre bölünmesinin yavaşlaması. Evet. Hücresel düzeyde bölünmenin yavaşlamasıdır. Böylece yaşamsal faaliyetlerimiz gitgide yavaşlar, yıkım yapımı geçer ve biz de yaşlanırız.


Tamam çok kısa oldu. Google'a "Yaşlanmanın bilimsel nedeni" diye yazan bir lise öğrencisi, proje ödevini buraya bakarak yapamaz. Bu nedenle o lise öğrencisi için biraz ayrıntı vereceğim.


TELOMER, YAŞLILIK, SERTAB ERENER



Telomer nedir?


Neden yaşlandığımızın, DNA düzeyinde nedenidir. DNA'nın ucunda bulunan ve kromozomu koruyan parçalara Telomer denir. Hücreler bölündüğünde, Telomerler kısalır. Kötü beslenmek, hareketsizlik, sigara ve alkol gibi kötü bir yaşam biçimine sebep olan şeyler de TELOMERLERİ kısaltır.


Peki Telomerler kısalınca ne olur?


Bir hücrede 23 Kromozom vardır. 92 tane de Telomer parçacığı bulunur. Telomerler kısalıp yok oldukça hücreler bölünemez hale gelir ve bölünme duruncaya kadar da kişi yaşlanır ve ölür. (Allah sıralı ölüm nasip etsin.)


1980'lerde Telomersiz hücreye ÇÖP DNA demişler. Yani bölünemeyen hücreyi çöple bağdaştırmışlardır. ("Çöp; altındır." sözünü bilmiyorlar sanırım. Geri dönüşümde haberleri yok...)


Saç, Cilt ve Bağışıklık Sistemimizin hücreleri vücudumuzun en sık yenilenen yapılarıdır. Yani hücreler burada çok sık çoğalırlar. Bölünürler. Bölününce de çok fazlaTELOMER kısalması olur. Bu nedenle yaşlılık ilk olarak Saç, Cilt ve Bağışıklık Sistemimizdeki hasarları ortaya çıkarır.


Bu müezzin kardeşimizin kaşlarındaki Telomerler maşallah upuzun duruyor.

Gelelim Sertab Erener'e...


Magazin'de çıkan haberlere göre Sertab Erener ölümsüz olmak için TELOMER tedavisine başlamış. Hücreleri kısalmak isterken, onları uzun kalmaya ikna ediyormuş.


İşin Magazin kısmını hallettiysek yaşlılığı ülkemizin nasıl ele alması gerektiğiyle ilgili fikirlerimi sizinle paylaşmaya başlıyorum.


TÜİK'in 2018 yılı Yaş Projeksiyonları araştırmasına göre 2018 yılı itibariyle Türkiye'de 65 yaş ve üzeri, 7 milyon 163 bin 354 dedemiz ve ninemiz yani yaşlımız var.


GÖRSEL TÜİK'TEN ALINMIŞTIR.

7 milyon küsür yaşlımız, nüfusumuzun %8.7'sine denk düşmektedir. Bu rakam diğer Avrupa ülkelerine göre oldukça düşüktür.


Avrupa İstatistik Kurumu'nun 2017 verilerine göre Avrupa Birliği ülkelerinde toplam 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfus oranı %19,4. Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasına göre yaşlı nüfus oranı ülkemizin yaşlı nüfus oranına göre 2 katından daha fazla. Bu durum Almanya'da %32,4, İtalya'da %34,8 ve komşu Yunanistan'da ise %33,6.


Avrupa ülkeleri, nüfuslarının artmamasının tehlike olduğunu dile getirirken bizde gelen Suriyeli göçmenlerle gelecekte aşırı bir nüfus artışı olabileceği düşünüyorum.


Avrupa Birliği ülkelerini gelişmiş ülke olarak değerlendirirsek, yaşlılık ülke için hem bir avantaj hem de dezavantaj olabiliyor. Eğer bir ülkede insan ömrünün nasıl geçeceği konusunda kafa yorulmazsa her ülke yaşlılık krizini yaşayacaktır.


Peki nedir yaşlılık sorunu?


Yaşlı Cato ve Yaşlılık Üzerine kitabında, yaşlılığın bilgelik olduğunu, fiziksel işlerden uzak kalmanın kötü bir şey olmadığını söyler Cicero. Milattan önce 60'lı yıllarda, yaşlıların bilge kalmasının bir problem yaratmayacağını belirtmiş ve yaşlanmakta olan insanlara destek olmuş.


Yaşlı Cato zamanında nasıldı bilmiyorum ama günümüzde yaşlılık coğrafyadan coğrafyaya değişiklik gösteriyor. Bir Kuzey Avrupa yaşlısı ile ülkemizin yaşlıları arasında, geçirdikleri süreçten fiziksel görünümlerine kadar farklar var.


Yaşlılık sürecinin nasıl geçtiği, devletlerin yönettiği bir sürece dönüşmedikçe, ülke için büyük bir probleme dönüşecektir. Çünkü yaşlılarımızın bilgeliklerini kullanmayıp bir de fiziksel olarak yoksun bırakırsak, devletin yapacağı tek şey onlar için kendi kaynağından yüklü miktarlarda para harcamak olacak.


E parayı kim harcar? Parası olan... Peki devletlerin o kadar da çok parası yoksa...


İşte o zaman yaşlılık politikacılar için bir yük görülmekten öteye geçmez.


Devletlerin ve devlet eliyle yönlendirilen toplumun, eğer yaşlıları için oluşturdukları bir yaşam stratejisi yoksa, yaşlı insanlarımız onlara hangi rolü biçiyorsak onu oynamak zorunda kalırlar. Yaşamlarını televizyon seyrederek, kahveye giderek, hastalanarak ya da kendi yaşam sınırları içinde gündelik faaliyetlerini yaparak geçirirler. Yaşam kendilerine ait değildir. Toplum, kendi yaşlılarına ne biçiyorsa onlardan biçilen bu rolü oynarlar.


Bu örnek Türkiye'dir. 2018 yılı itibariyle genç nüfusu oldukça yüksek bir ülke olan ülkemiz için yaşlılık bir sorun oluşturmayabilir. Fakat aynı insanın yaşlanması gibi, devletler de sorunu bu bir anda kucaklarında bulmazlar. Eğer geçen zamanda bilinçli değillerse tabi. Süreci gözlemleyip önlemini almazsak yaşlı insanlarımıza onların hak edecekleri bir yaşlılık yaşatamayacağız. Yaşlılığı tasarlamalıyız sadece "Emekliye Müjde!" haberleriyle geçiştirmemeliyiz!


Peki yaşlılık nasıl tasarlanır?


Sertab Erener'e soralım...


Şaka şaka.


Tasarlanı efendim. Hem de en iyi şekilde BİLİM yoluyla tasarlanır. Buna da GERONTOLOJİ denir!


Geronto... ney?


Gerontoloji nedir?


Kısaca, yaşlılık bilimidir. Yaşlanma ile ilgili tüm süreçleri inceler. Yaşlılığın bilimsel açıklamalarını ve araştırmalarını yaparken aynı zamanda bu sürecin sosyolojik, ekonomik ve politik unsurlarını ele alır. İlk defa 1903 yılında Nobel Ödüllü Rus Bilim insanı İlja Metschnikow tarafından kullanılmış ve daha sonraki yıllarda ABD ve Avrupa başta olmak üzere bir çok üniversitede bölüm olarak okutulmaya başlanmış bir bölümdür.



Gerontoloji bölümü ülkemizde sadece Akdeniz Üniversitesi'nde mevcut. 2009 yılında açılan bu bölümün geçen 10 yılını düşünürsek, 2 defa mezun vermiştir. Açıldığında 86 kişilik bir kontenjanı olan Gerontoloji bölümünün kalan olmadıysa 172 tane mezunu var.


7 milyon 65 yaş ve üzeri yaşlımız için 172 Gerontolog...


Şimdi bana diyebilirsiniz "E kardeşim sosyal hizmet uzmanlarımız var. Hemşirelerimiz var. Bakıcılarımız var. Akbil beleş. Emekliye ikramiye. Daha ne olsun bre MOA!". Ben de size derim ki: "O işler öyle olmuyor usta..."


Yaşlılık sürecinden bahsediyorum. Bir insanın doğumu ve ölümü arasında geçen değerli bir zaman. Bu süreç her devlet için tasarlanmalıdır. Ülke olarak yaşlı insanlarımızı yük olarak göreceğimiz günler yakındır. Bunu tersine çevirmemiz için BİLİMDEN faydalanmalıyız. Bu nedenle GERONTOLOGLARA ihtiyacımız var!

Sosyal hizmet uzmanları, doktorlarımız, bakıcılarımız ve hemşirelerimiz çok değerlidir. Fakat onlar sonuçlarla ilgilenir. Yaşlı bir insanın yaşlanmadan önceki yaşamının sonuçlarıyla. Ben de diyorum ki, bir yaşlı illa tonton olup, hastalıklarla ve fiziksel durgunlukla boğuşmak zorunda değildir, olmamalıdır! Sosyal hizmet uzmanlarımız, doktorlarımız veya bakıcılarımıza yine iş düşecek fakat yaşlılarımız daha etkin ve üretken bir süreç yaşayacak.


Çünkü yaşlılığın kalitesi gençlikte ve orta yaşlılıkta neler yaptığına bağlıdır!

  • Eğer bir toplum gencini fiziksel olarak sağlıklı yetiştirmezse, bakıma muhtaç ve hasta yaşlılar yaratır. Hasta yaşlılarımızdan üretkenlik bekleyebilir miyiz?

  • Eğer bir toplum gencini entelektüel olarak donatmazsa, zamanını televizyon karşısında geçiren ve üretken olmayan yaşlılar yaratır. Peki biz, bize öğüt verecek, tecrübeleriyle daha iyi bir gelecek kurmamız için katkıda bulunacak bilge yaşlılarımızı bulabilir miyiz?

  • Eğer bir toplum, yaşlılara verilen desteği sadece emekli ikramiyesiyle sınırlandırırsa ve bununla yetinirse, gün gelir o yaşlımızın sağlık sorunlarını çözmek için devletimiz daha yüksek paraları ödemek durumunda kalır. Tabi varsa. Yoksa Allah Kerim...

Yazının başlığında "Gelenek" kelimesini kullandım. Gelenekleri değersiz hale getirmek için değil ya da öyle gördüğüm için değil. Tam aksine geleneklere bağlı olmamız bizi toplum yapar. Fakat bilimden uzaklaştığımız her an gelenekler sadece hoş bir bilgi olarak kalır hafızamızda...


Her şeyde olduğu gibi, yaşlılık sürecini de ülke olarak ele almamız gerekir. Tasarlamamız gerekir. Genç nüfusumuzun bir gün yaşlanacağını bilmeliyiz ve bizim bilge, sağlıklı ve bize örnek olacak yaşlılarımız gereklidir.


Son Söz...


"Yaşlanmanın yüzümüzden çok aklımızda buruşukluklar yaratacağından korkarım." Montaigne


 
23 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Son Yazılarım

bottom of page