top of page

Sanatsız kalan canlılar, sabırdan da kalırlar...


2015 yılının Mart ayında, nişanlım ile birlikte Paris'e gittik. Gezimizin amacı, kültüreldi ve bu nedenle sabahtan gece yarısına kadar süren bir gezi planına uyduk. Kilometrelerce yürüyüş de cabası...

Paris'te popüler olan neredeyse tüm yapıları ziyaret ettik. Notre Dame Kadetrali, Versailles Sarayı, Louvre Müzesi, Sacre Coeue Kilisesi, Musee d'Orsay ve tabi ki Eiffel Kulesi... Bu yapılar her insanı görkeminden dolayı zaten etkileyecektir. Beni de etkiledi. Fakat beni bir o kadar etkileyen şeylerden biri de, bu yapıların inşa süresi ya da içerisindeki eserlerin yapım aşamasında, üretim aşamasında geçen zamandı...

Notre Dame'nin 90 yıl boyunca süren inşası beni hayrete düşürmüştü. 90 yıl demek, 90 yıllık sabır demekti. Kadetrali gezdiğimde, her bir noktasının özenle yapılmış bir eser olduğu gördüm.


Louvre müzesinin içerisinde yer alan 1000-1500 yıllık heykellere baktığımda şaşkınlığım daha arttı. Heykeller gerçekçilikten de öte o kadar özel bir çabayla yapılmıştı ki, ayrıntıların içerisinde dalıp gitmiştim.

Bu fotoğraf da dalıp gitmeden önce çekildi...


Paris böyle iken, ülkemizdeki tarih ve sanatsal eserler konusunda daha bir şaşırıyorum. Anadolu'nun arkeolojik anlamdaki zenginliği her ülkeden de önde gelir. Türk beyliklerinden, Selçuk'luya, Osmanlı'dan, Milli Mücadele ve Modern Türkiye Cumhuriyeti'ne uzanan bu derin toprakta, tarih bizleri daha da büyülüyor.

Bu haftasonu Eskişehir'e gitme fırsatım oldu. Yine Derya ile gittik ve oradaki Balmumu heykelleri müzesini ziyaret ettik. Ünlü insanların balmumundan yapılmış heykelleri çok etkileyiciydi. Bu arada öğrendim ki Balmumunun ingilizcesi WAX imiş.



Heykellere uzun uzun baktım. Müze çıkışı, el sanatları yapan farklı atölyeleri de gezdik. Düşündüm ki, bir sanat eseri ortaya koymak ne zor iş!

Bir insanın yüz hatlarını bir taşa işlemek, derinlik katmak, bir tabloyu milimetrik hesaplarla doldurmak...

Yaptığım spor olan Karate-Do da aslında bir sanat. "Boş el ile uygulanan savunma sanatı." olarak geçer. Karate'de de bir tekniğin tam ve bitmiş hali yoktur. Sürekli bir gelişim söz konusudur. Aynı bir heykeltraş ustasının ilk eseriyle 400.'ü eseri ve sonraki 1000. eseri arasındaki farklar gibi...

Çocukları düşündüm.

Çoğu aile çocuklarının odaklarının dağılmasından ve başarılarının sürdürülebilir olmamasından şikayetçi. En büyük şikayet ise ders çalışmamaları ya da erkenden sıkılmaları.

Sanatın, çocuklar üzerinde ömürlük etkileri olacağına inanıyorum.

Resim üreten bir çocuğun, o resim üzerinde uğraştığı sürede sabır ve estetik algısı inanılmaz geliştiğini, aynı zamanda görsel algılarının da olumlu anlamda artacağını düşünüyorum.

Sonra diyorum ki,

Keşke bütün dünya sanatla uğraşsa...

Sabrı yüksek, nazik ve estetik sahibi bir topluma dönüşmez miyiz?

Kesinlikle dönüşürüz!

Bence dünyada olan bütün olumsuzlukların sebeplerinden ikisi acelecilik ve kabalık.

Dünyada birileri sürekli bir koşuşturma içinde. Bir gün toprak olacağını bilmeden, para ve güç telaşında savrulup gidiyor. Savaşlar çıkarıyor ve silahlar üretiyor. Bu insanlar savaşarak elde ettikleri maddi varlığa "zenginlik" diyor. Sanatla ilişkileri de böyle. Tablolar satın alıyorlar ve evlerine asıyorlar. Komşuları başka bir tabloya daha fazla para verdiyse buna kızıp, üstüne dahasını verip yeni bir heykel satın alıyorlar. Anlaşılan o ki, estetikten yoksun sadece görgüsüzlük ediyorlar.

Sanatla büyüyen çocuklar savaşmaz. Gereksiz görür bir başkasına zulmetmeyi. Başka bir fikir duydu mu sabreder. Tahammülü vardır başkaya. Hiç duydunuz mu bir ressamın başka bir ressama yaptığı resimden dolayı savaş açtığını?

Sanatla büyütün çocuklarınızı...

İşte o zaman emek vermenin, çalışmanın, sabrın ve nezaketin erdemine kavuşmuş olurlar.


36 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Son Yazılarım

bottom of page