top of page

Zorbalığı Nezakete dönüştürmek


Biz insanoğlu hala atalarımızın bize kalan yaşamda kalma dürtüsünü "kaç ya da öldür" barındırıyoruz. 10 Aralık 1949 yılında imzalanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ise içimizde uyuyan nazik, barışçıl ve ortak bilinç barındıran duyguların gerçeğe yansıması olmuştur. "Kaç ya da öldür!" prensibi günümüzden 67 yıl önce bir anlaşmayla yok edilmiştir. Eğitim sistemleri içerisinde de yer bulan, "saygı", "sevgi", "arkadaşlık" gibi terimler 3 kuşaktır anlatılmaktadır.

Peki geldiğimiz nokta nedir?

Hala içimizdeki binyılların tedirginliğini atabildik mi?

Eğitim sistemlerimiz her ne kadar iyi olursa olsun, içimizdeki atalarımızdan gelen öl ya da öldür dürtüsünü yok etmeyi pek başaramadık. Bu dürtü tam anlamıyla yok edilebilir mi bundan emin değilim fakat en azından dönüştürülebilir. Dönüştürme işini de en iyi "eğitim sistemleri" üstlenir.

Dünyanın her yerinde, eğitim zihni ve hafızayı eğitmek üzerine dizayn edilmiştir. İstisnai iki ülke (Japonya ve Finlandiya) ve birkaç eğitim kurumu dışında, tüm sistemler prensipler üzerine kuruludur. Kağıt üzerine yazılmış müfredatlar çerçevesinde çocuklardan yetişkinlere kadar verilen eğitim, sadece akademik ve hafıza başarısı sağlamıştır.

Örneğin bir öğrenci, formal yolla aldığı eğitimle matematikte, fizikte ve geometride başarılı olabilir. Başka bir öğrenci, yeni dil öğrenme konusunda gitgide daha da ustalaşabilir. Peki alınan bu eğitim ve çıktılar, eğitilmiş insanların "zorba" davranışlarını "nezakete" dönüştürebilir mi?

Medeni hayat dediğimizde aslında biz "nezaketle devam eden hayat" diyoruz da farketmiyoruz. Medeni bir ülke dendiğinde, insanların birbirlerine yol verdiği, yardım ettiği, bir müşterinin garsonun düşürdüğü tabağı gördüğünde ona yardım ettiği ve en basitiyle, ülkedeki çocuklarına "çocuk" gibi davrandığı ülkeler diyoruz.

Peki nezaket öğrenilebilir mi?

Nezaket, vicdan ile ilgilidir. Vicdan ise insanın içerisindeki "ben ve diğer benler" diye tanımladığım "ortak bilinç" duygusudur. Bunun en bilinen tabiri "Sana yapılmasını istemediğin bir davranışı başkasına yapma"dır. İnsanın, kendi menfaatini düşünmesinde bir sorun yoktur. Kendi menfaati, bir başka insanın da menfaatine denk düşerse o toplumda nezaket başgösterir.

Yıllarca yaptığım ve halen yapmakta olduğum Karate-Do sporunda, Sensei'lerimden bolca "Karate-Do, nezaketle başlar ve nezaketle biter." cümlesini duymuştum. Karate-Do çalışmalarında, karşıdaki rakip "yenilmesi gereken, alt edilmesi gereken düşman" olarak görülmez. "REİ" selamı verildiğinde karşı rakibe, "Seni önemsiyor ve sana saygı duyuyorum. Senin bedenini kendi bedenim gibi görüyorum. Beni yenersen senin sayende eksiklerimi farkedeceğim için sana şimdiden teşekkür ediyorum. Ben seni yenersem, kendimi daha fazla geliştirmek için fırsat olarak göreceğimden dolayı yine teşekkür ediyorum." denmektedir.

Nezaket, okullarda çocukların vicdanlarını farkettiklerinde oluşmaya başlar. Yaşı kaç olursa olsun, -küçük yaşta olmak tabi ki daha faydalı olur- insanlara kendinden başka insanlara fayda sağlamaları, sadece insan değil, tüm canlılara ve doğaya katkı sağlamaları öğretildiğinde vicdan bilinci hissedilmeye başlar. Bunun sonunda da davranışlar nezakete dönüşür.

Biz okulumuzda, bidonlardan spor aletleri yapıyoruz. Hayvanlara barınak ve su kapları yapıyoruz. Oyunlar ve spor branşları icat ediyoruz. Yarışmalar düzenliyor ve bu yarışmalara katılmak için "kitap" alıyoruz.



İnsanlık adına, doğa adına ve kendisi için üretme bilinci vicdan ve nezaketi doğrudan etkiliyor.

Günün sonunda, bir öğretmen olarak sadece yol gösterdiğimi farkediyorum. Onlara içlerindeki üretken insanları farkettirdiğimde, girdikleri heyecanlı çalışmaları gördükçe bu yazdığım fikirlerin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha görüyorum...

Teşekkür ediyorum...

6 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Son Yazılarım

bottom of page